3 Ekim 2019 Perşembe

BAYKUŞUN KISSASI



Hayat-ül hayvan kitabında bildiriliyor ki:
Süleyman aleyhisselam bütün hayvanlarla konuşurdu. Bu onun mucizelerinden biriydi. Gökte tahtı ile gezerdi. Bir gün baykuş Süleyman aleyhisselama selam verdi. Süleyman aleyhisselam selamını alıp ona sordu ki:

- Niçin buğday yemezsin?
- Âdem aleyhisselam onun yüzünden Cennetten çıktığı için.

- Niçin su içmezsin?
- Nuh aleyhisselamın kavmi suda boğulduğu için.

- Niçin hep harabelerde bulunursun?
- Harabeler Allahü teâlânın mirasıdır.

- Niçin evlerde ötersin?
- İnsanları ikaz için. Önlerinde şiddetli tehlikeler varken nasıl gafletle uyurlar. Böylesine yazıklar olsun!

- Gündüzleri niçin çıkmazsın?
- İnsanlar bana zarar verebilirler.

- Öterken ne dersin?
- Tesbih okur bir de "Ey gafiller, çıkacağınız uzun sefer için azık hazırlayın!" derim.

Süleyman aleyhisselam baykuştan daha nasihatçı kuş olmadığını söyledi. (Berika)

*YAZIKLAR OLSUN SANA EY NEFSİM



[HER MÜSLÜMAN MUTLAKA OKUMALI]

*Nefsin, saadete kavuşmasına mani olan en büyük perde, gafleti cehâletidir. Gafletten uyandırılır, saadetinin nelerde olduğu gösterilirse, kabûl eder. Bunun içindir ki, Allahü teâlâ, Zâriyât sûresinde, meâlen, (Onlara nasihat et! Nasihat, müminlere elbette fayda verir) buyurdu. Senin nefsin de, herkesin nefsi gibidir. Nasihat ona te'sîr eder. O hâlde önce kendi nefsine nasihat et ve onu azarla! Hattâ, onu azarlamaktan hiç geri kalma! Ona de ki:*



Ey nefsim! Akıllı olduğunu iddiâ ediyorsun ve sana ahmak diyenlere kızıyorsun. Hâlbuki, senden daha ahmak kim var ki, ömrünü boş şeylerle, gülüp eğlenmekle geçiriyorsun. Senin hâlin, şu kâtile benzer ki, polislerin, kendisini aradıklarını ve yakalayınca, idam edeceklerini bildiği hâlde, zamanını eğlence ile geçiriyor. Bundan daha ahmak kimse olur mu? Ey nefsim! Ecel sana yaklaşmakta, Cennet ve Cehennemden biri, seni beklemektedir. Ecelinin, bugün gelmiyeceği ne mâlûm? Bugün gelmezse, bir gün elbette gelecek. Başına gelecek şeyi, geldi bil! Çünkü, ölüm kimseye vakit tâyîn etmemiş ve gece veya gündüz, çabuk veya geç, yazın veya kışın gelirim dememiştir. Herkese ânsızın gelir ve hiç ummadığı zamanda gelir. İşte ona hazırlanmadın ise, bundan daha büyük ahmaklık olur mu? O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!



*Günahlara dalmışsın. Allahü teâlâ, bu hâlini görmüyor sanıyorsan, kâfirsin! Eğer gördüğüne inanıyorsan, çok cüretkâr ve hayâsızsın ki, Onun görmesine önem vermiyorsun! O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!*



Hizmetçin sana itaat etmezse, ona nasıl kızarsın! O hâlde, Allahü teâlânın sana kızmıyacağından nasıl emîn oluyorsun! Eğer Onun azâbını hafîf görüyorsan, parmağını aleve tut! Yâhut, kızgın güneş altında bir saat otur! Yâhut da, hamam halvetinde fazlaca kal da, zavallılığını, dayanamıyacağını anla! Yok eğer, dünyada yaptıklarına cezâ vermiyecek sanıyorsan, Kur'an-ı kerime ve yüzyirmidörtbinden ziyâde Peygambere inanmamış oluyorsun ve hepsini yalancı yapmış oluyorsun. Çünkü, Allahü teâlâ, Nisâ sûresinin yüzyirmiikinci âyetinde meâlen, (Günah işliyen, cezâsını çekecektir) buyuruyor. Kötülük eden, kötülük görür. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!



*Günah işleyince, O kerimdir, rahîmdir, beni affeder diyorsan, dünyada, yüzbinlerce kişiye niçin zahmet, açlık ve hastalık çektiriyor ve tarlasını ekmiyenlere mahsûlünü vermiyor! Şehvetlerine kavuşmak için, her hîleye baş vuruyorsun ve o vakit Allahü teâlâ kerimdir, rahîmdir, istediklerimi zahmetsiz bana gönderir demiyorsun. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!*



Belki inandığını, fakat sıkıntıya gelemiyeceğini söyliyeceksin. Fazla sıkıntıya dayanamıyanların, az bir zahmet ile, bu sıkıntıyı önlemeleri lâzım olduğunu, Cehennem azâbından kurtulmak için, dünyada zahmete katlanmanın farz olduğunu, demek ki bilmiyorsun. Bugün dünyanın bir miktâr zahmetine dayanamazsan, yarın Cehennem azâbına ve âhıretteki zillet ve alçaklığa ve tard olmaya, kovulmaya nasıl dayanacaksın? O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!



*Para kazanmak için çok zahmet ve aşağılıklara katlanıyor ve hastalıktan kurtulmak için, bir yahudi doktorun sözü ile, bütün şehvetlerinden vazgeçiyorsun da, Cehennem azâbının, hastalıktan ve fakirlikten daha acı olduğunu ve âhıretin dünyadan çok uzun olduğunu bilmiyorsun. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!*



Sonra tevbe ederim ve iyi şeyler yaparım diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tevbe etmeği, bugün etmekten kolay sanıyorsan, aldanıyorsun. Çünkü tevbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca, hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki, faydası olmaz. Senin bu hâlin, şu talebeye benzer ki, dersine çalışmayıp, imtihan günü hepsini öğrenirim sanır ve ilim öğrenmek için, uzun zaman lâzım olduğunu bilemez. Bunun gibi, pis nefsi temizlemek için de, uzun zaman mücâhede etmek lâzımdır. Ömür, boşuna geçince, bir ânda, bunu nasıl yapabilirsin? İhtiyârlamadan önce gençliğin, hasta olmadan önce sıhhatin ve sıkıntı çekmeden önce rahatlığın ve ölmeden önce hayatın kıymetini niçin bilmiyorsun? O hâlde yazıklar olsun sana ey nefsim!



*Kışın muhtaç olacağın şeylerin hepsini, niçin yazdan hazırlayıp hiç geciktirmiyorsun ve bunları elde etmek için, Allahü teâlânın merhametine, ihsânına güvenmiyorsun? Hâlbuki Cehennemin zemherîri, kışın soğuğundan az değildir ve ateşinin sıcaklığı, temmuz güneşinden aşağı değildir. Bunların hazırlığında, hiç kusur etmiyorsun da, âhıret işlerinde gevşek davranıyorsun. Bunun sebebi nedir? Yoksa âhıret ve kıyâmet gününe inanmıyor musun ve kalbindeki bu küfrü, kendinden de mi saklıyorsun? Bu ise, ebedî felaketine sebebdir. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!*



Marifet nûrunun himâyesine sığınmayıp da, öldükten sonra, şehvet ateşinin, cânını yakmasından, Allahü teâlânın lütfü ve merhameti ile kurtulacağını sanan bir kimse, kalın elbisesinin himâyesine girmeden, kışın soğuğunun, Allahü teâlânın lütfü ile kendisini üşütmiyeceğini sanan kimseye benzer. Bu kimse, bilemiyor ki, Allahü teâlâ, birçok faydaları sağlamak için, kışı yaratmış ise de, lutf ve merhamet ederek, elbise yapılacak şeyleri de yaratmış ve insanlara, elbise yapmak için akıl ve düşünce vermiştir. Yâni, Onun ihsânı, elbise te'mînini kolaylaştırmakta olup, elbisesiz üşümemek şeklinde değildir. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!



*Günahların Allahü teâlâyı kızdırdığı için, azâb çekeceğini zannetme ve günahlarımın Ona ne zararı var ki, bana kızıyor deme!🤨 Zannettiğin gibi değil. Seni yakacak olan Cehennem azâbı🔥, senin içinde ve şehvetlerinden meydana gelmektedir. Nitekim, insanın hastalığı, yidiği zehirden ve içine giren zararlı şeylerden meydana gelmekte olup, tabîbin👨‍⚕ sözlerini dinlemediği için, onun kızmasından hâsıl olmuyor. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!*



Ey nefsim! Anladım ki, dünyanın nîmetlerine ve lezzetlerine alışmışsın ve kendini onlara kaptırmışsın!🤨 Cennete ve Cehenneme inanmıyorsan, bâri ölümü inkâr etme! Bu nîmet ve lezzetlerin hepsini senden alacaklar ve bunların ayrılık ateşi ile yanacaksın! Bunları istediğin kadar sev, istediğin kadar sıkı sarıl ki, ayrılık ateşi, sevgin kadar çok olur. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!



*Dünyaya niye sarılıyorsun? Bütün dünya senin olsa ve dünyadaki insanların hepsi sana secde etse, az zaman sonra sen de, onlar da toprak olacaksınız!⚰ İsmleriniz unutulacak, hâtırlardan silinecek. Geçmiş pâdişâhları hâtırlayan var mı? Hâlbuki sana dünyadan az birşey vermişler. O da bozulmakta, değişmektedir. Bunlar için, sonsuz Cennet nîmetlerini feda ediyorsun. O hâlde, yazıklar olsun sana ey nefsim!*



Bir kimse, kıymetli ve sonsuz dayanıklı bir mücevheri 💎 verip, bununla, kırık bir saksı 🏺 satın alırsa, ona nasıl gülersin? İşte dünya, alınan saksı gibidir. Onu kırıldı bil ve ebedî cevheri, elinden çıktı bil ve sana pişmanlık ve azâb kaldı bil! 🔥



*Bunlar ile ve bunlar gibi sözlerle, herkes nefsini azarlıyarak, kendi hakkını ödemeli ve nasihate, önce kendinden başlamalıdır! Allahü teâlâ, doğru yolda gidenlere selâmet ihsân buyursun! Âmîn.*🤲

IMAM GAZALI HAZRETLERININ RUHUNA EL FATIHA....

Selamunaleykum 🤗



“Namaz kıldığın zaman son namazını kılan bir kimseymişsin gibi kıl. Yarın özür dilemeni gerektirecek bir sözü bugün söyleme ve başkalarının elinde olan nimetlerden ümidini kes.Hz Muhammed sallallahu aleyhi vessellem

Gelin tövbe ve samimiyetle kapanalım secdeye. Bir dostla son kez vedalaşıyor gibi sıkıca sarılalım. Bilseydi insan ne zaman öleceğini, yaşayabilir miydi? Oysa ölüm hiç ölmez ki. Ansızın çalınan bir kapıyla misafir olabilir hanenize ölüm serinliği…

Bir insan hayal edin. Namaz vakti geçmek üzereyken yarım yamalak bir abdest alır. Koşarak namaza durur. İçinde namazını geciktirmesinin endişesi vardır. Kıldığı namazdan, okuduğu duadan ve de kimin huzuruna vardığından gafildir. Ağzından çıkan yüreğine ulaşamadan kaybolup gider boşlukta. Kulağı; yavrusunun ağlayışında, komşularının dedikodusunda ya da televizyonun sesindedir. Allahın huzuruna vardığını iddia ederken dünyadan ayrılamamaktadır. Okuduğu dualar ağız alışkanlığı olduğu için, zihni başka şeylerle meşgul olur. Namaz gittikçe zevk almaktan çok meşakkate dönüşür. Yapılan hareketler anlamsız kalır hatta tüm bunlar jimnastikten öteye geçemez. Namazın ardından tespih çekmeye, yaratanına dua etmeye bile zaman ayıramaz. Dünyalıklar onu çepeçevre kuşatmıştır artık. Zamanın hızına ayak uyduramaz.

Bir insan daha hayal edin. Namazın, yaratıcısı ile buluşma olduğunun idrakindedir. Her zaman son defa rabbiyle buluşuyor gibi düşünerek severek, isteyerek, heyecanla gider bu buluşmaya hatta bir sonrakini hasretle bekler. Çünkü insan ancak sevdiğinin yanında onunla hemhal ederken mutlu olur. Huşu ile kılınan namaza giden yol, huşu ile alınan abdestten geçer.

Kişi edeple selam eder önce kıblegahına. Bükülen boynu yalvarır adeta yaratanına. Derin bir sessizlik başlar içinde. Dünya kelamı uzaklaşıverir. En son anlamsız bir gölge olarak kalır sadece. Tüm bu sessizliği ise kalbin Allah Allah diyen hıçkırıkları bozar. O anda bir heyecan kaplar bedenini. Kelimelerin ritmi bozulur. Yer ve gök katılır bu ahenge. Dünyadan kopuş başlamıştır artık. Göklerin kapısı bu sefer miraca hazırlanan kula açılır. Secdeye dikilen gözler sulanmaya başlar. Miraca çıkan kul rabbiyle baş başadır artık. Kelimeler kifayetsiz kalır. Kıyam, ruku ve secde ancak şimdi anlam kazanır. Allahtan başkasına boyun eğmeyen kul, rabbine ruku ederken eğer boynunu. Allahtan başkası için yere kapanmayan baş, ancak yaratanına secde ederken kapanır. İnsan namaz esnasında kendinden soyutlaşır, yaratanına yakınlaşır. Sanki son namazıymış gibi.

Namazın ardından çekilen tespih taneleri bir ilmek gibi düğüm olur inceden. Duayla taçlandırılan namaz bir dahaki buluşmanın müjdesini verir adeta. Başlar edeple kalkar secdeden. Bir inşirah neşesi doğar kirlerden arınan yüreklere.

Allah bizleri razı olduğu gibi yaşayanlardan, yaptığı ibadetleri kabul olunanlardan eylesin... 🌹💐🌺

En Çok Okunan Yazılar