Hakk’ın velî kullarının güzel ahlâkına dâir pek mânidar bir misâli Peygamber Efendimiz şöyle haber verir:
Bir gün ashâbına:
“–Sizden biri, Ebû Damdam gibi olmaktan âciz midir?” diye suâl eden Allah Resûlü’ne oradaki sahâbîler:
“–Ebû Damdam kimdir?” diye sordular. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz de şöyle buyurdu:
“–Sizden önceki kavimlerden birine mensup biriydi. «Bana hakâret eden ve dil uzatarak gıybetimi yapan kimselere hakkımı helâl ediyorum.» derdi.” (Ebû Dâvud, Edeb, 36/4887)
Ne muazzam bir gönül ufku… Cenâb-ı Hakk’a duyulan nihâyetsiz muhabbet, O’nun kullarına merhameti, şefkati, af ve müsâmahayı beraberinde getiriyor. Allâh’ın kullarının, kendisi sebebiyle hesap gününde zor duruma düşmelerini istemiyor. Allâh’ın kullarını rahatlatarak ilâhî rahmete ermeyi ümîd ediyor.
İmam Gazâlî Hazretleri de insanların sıkletlerine katlanmanın fazîletine dâir şu kıssayı nakleder:
ALLAH RIZASINI KAZANMANIN YOLU
Hakîmin biri, hikmete dâir 360 eser yazmış ve bu sâyede Allâh’a yaklaştığını sanmıştı. Allah Teâlâ, zamanın peygamberine şöyle vahyetti:
“–Falana söyle, yeryüzünü nifak ile doldurdu. Ben onun nifâkından bir şey kabul etmem!”
Bunun üzerine adamcağız tek başına bir mağaraya çekilerek ibâdet etmeye başladı ve; “İşte şimdi Rabbimin rızâsına eriştim.” diye düşündü. Yine Allah Teâlâ peygamberine:
“–Ona söyle, insanlar arasına girip onların eziyetlerine katlanmadıkça rızâma erişemez.” diye vahyetti.
Adamcağız çarşıya çıktı, insanlar arasına girdi, onlarla beraber yürüdü, oturdu, yedi-içti. Bunun üzerine Allah Teâlâ peygamberine şöyle vahyetti:
“–Haber ver o adama ki, şimdi Ben’im rızâma nâil oldu.” (İhyâ, II, 610-611)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları