4 Şubat 2018 Pazar

İrşad


Ariflerden bir zata sormuşlar : - Her ezanın, bir namazı vardır. Doğduğumuz zaman kulağımıza okunan ezanın namazı yok mudur? Hazret, hafifçe gülümseyerek cevap vermiş : - Olmaz olur mu?
demiş .. O ezanın namazı da, musaila taşına konulduğumuzda kılınır.

O halde, böylesine fani ve geçici ve bu kadar kısa ve kısır bir hayat için ; Allahını ve peygamberini unu tan, nefsini dünya zevk ve eğlenceleri ile avutup uyutan, haram - helcil ne bulursa yutan, ebedi saadet ve selametini, bir hiç mukabilinde satan kişi akıllı mıdır? Böylelerine akıllı demeye. kimin dili varır?
İşte hayat, işte ölüm.. işte dünya hayatı, işte ahiret saadeti.. Birincisinin sonu ölüm, ikincisinin ebedi hayat.. Birincisinin sonu ebedi ayrılık, ikincisinin sonu ebedi vuslat ... Birincisinin sonu mülkün ebedi zevali, ikincisinin sonu ebedi ve zevalsiz mülk ... Birincisinin sonu ihtiyarlık ve düşkünlük, ikincisinin sonu ebedi gençlik ve zindelik ..

 Bütün bu ni'met ve saadetler ; tarik-i-müstakim üzere bulunan, Allah'a, peygambere, kitaba, sünnete uyan, doğru yoldan ayrılmayan sadıklar. salihler ve abidler için hazırlanmıştır. Bütün nedametler. sefaletler ve zilletler . de asilerin, zalimlerin, yollarını ve yönlerini şaşırmış gafillerin nasipleri olacaktır.

Hal ve hakikat böyle iken, bu kısa ve fani hayat için, yukarıdan beri saydığırruz ebedi saadet ve ni'metlerden mahrum kalmak ; nedamete, sefalete ve zillete düçar olmak reva mı­ dır?

Kaynak: İrşad 3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En Çok Okunan Yazılar